Herkese merhaba!!! Aman Tanrım! Neredeyse bir hafta arayla yeniden buradayım… Bu benim için hep planlanmış ama asla gerçekleştirilememiş bir şeydi. Bloğu açtığım ilk zamanlarda ‘iki haftada bir yazarım’ diye yola çıkmıştım (hedefim buydu en azından), baktım yetişemiyorum ‘ayda bir yazarım’ diye düşünmüştüm. Sonrasında öyle bir döneme girdim ki… rahat rahat burada yazamadığımı ve kendimi ifade edemediğimi fark ettim. Sadece günlüğüme yazmaya başladım. Neden? Çünkü sınırlarımın aşılmadığı ve eleştirilme ihtimalimin olmadığı tek yer olduğu için.
Anlatmak istediğim diğer konulardan bir tanesi de buydu. Bu bir sene içinde kendimle ilgili fark ettiğim en önemli şeylerden birisi de, sürekli uyumlanmaya çalıştığım ve bu uyumlanma çabasının beni içten içe tükettiğiydi. Uyumlu olamadığım anda afaroz edilecekmişim gibi hissediyordum. “Aman… kimse için kötü olmayayım…” “Bütün beklentileri karşılayayım…” “Yanlış bir şey söylemeyeyim…” gibi. Tabii bunu tek başıma, kendi kendime kafamda oluşturmuyordum. Gördüğüm ve yaşadığım şeylerin de etkisi vardı.
Peki bu uyumlanma hissi beni nasıl biri haline getirdi? Yapmaktan keyif aldığım şeylerden kendimi uzaklaştırdım mesela (bir şey yazarken birisi yanlış anlar ya da üstüne alınır mı acaba diye düşünüyordum) ya da daha içime dönük ve yalnız biri haline geldim (sadece günlüğüm ve ben vardık). Etrafımdaki insan sayısı arttı ama ben bu grubun içinde tek başıma olduğum için kendimi gerçekten kendim olabilirmişim gibi hissetmiyordum. Sürekli beklentileri karşılamam gerekiyormuş gibi bi baskı hissediyordum içimde… Peki bu gerçekten sadece son zamanları kapsayan bir şey miydi? Tabii ki hayır. Ben ezelden beri böyle yaşadığımı fark ettim… Sürekli bir onaylanma ihtiyacı… ama bu dönemdeki en büyük fark, bu konuyla ilgili, kendime yaşattığım şeylerdeki farkındalığımın artmasını sağlayacak daha çok faktör olmasıydı.
Önceden “Hayır.” diyemezdim. Biri kırılır, üzülür diye “Hayır.” demektense “Tamam. N’olucak ki yapsam?” derdim. Bu kendi aileme, çevremdeki insanlara vs. genel olarak herkese karşı böyleydi. Sonra hayır diyebilmeyi bir yere kadar öğrenebildiğimi fark ettim ama yine de yeterli değildi. Duygularımı gizlediğimi fark ettim sonrasında. O sırada mutlu değilim… Belki kafama taktığım bir şeyler var ve sadece yalnız olmak istiyorum… ya da sadece yorgunum. Bunun için bile kendimi ekstra çabaya soktuğumu (başkalarının sorumluluk alması gerektiği yerde bile, onlardan çok daha fazla sorumluluk almam gerektiği gibi bir bilinç oluşturmuşum kendi kendime) fark ettim. Özür dileyen ben, kendini kötü hisseden yine ben…
Ama zaman geçtikçe bunlar için üzülmeyi bırakmaya başlamışım ya da insanların düşüncelerinin benim kim olduğumu değiştiremeyeceği bilincim artmaya başlamış… Neden?! Çünkü arka planda kimse senin ne yaşadığını bilmiyor ve yaşadığım duygulardan dolayı kimseye hesap vermek zorunda olmadığımı idrak ettim artık. En kötüsü de anlatmaya çalıştığın zaman yine anlaşılamamak. Anlaşılamamak mı yoksa anlaşılmamak mı? Belki de sadece karşındaki insan seni anlamak istemiyordur? Asıl kilit nokta burasıymış ya… Ben duyulmaya çalışmaktan da çok yoruluyormuşum… Artık sesimi duyurmak için ekstra çabaya girmiyorum mesela. Kim bana nasıl davranıyor, nasıl hissettiriyorsa ben de öyle davranıp, öyle hissettiriyorum. İnat olsun diye değil, gerçekten. İçimden her şey yolundaymış gibi davranmak gelmediği için. Sonra “Sorun ne?” diye sorduklarında da açık açık ne hissettiğimi anlatıyorum… Dinleyip dinlememek tabii ki onlara kalmış ama içime atıp kendimi yok saymaktansa, duygularımı dışa vurup “Ben de buradayım!” diyorum artık.
Son zamanlarda hayatımdaki dinamikler o kadar çok değişime uğradı ki, bazı anlarda eski yalnızlığımı özlemeye başladım. O küçücük odamda, rengarenk bir dünya kurmuştum kendime sadece bana ait olan. Çevremde az ama öz insan vardı. Beni tanıyan… eleştirseler bile kırıcı değil de yapıcı eleştirilerde bulunan, paylaşan, büyüten. Ailemdeki her bir bireyle saatlerce sıkılmadan her gün konuşurduk. İşe gitmeden önce, işten çıktıktan sonra, bütün bir akşam, haftasonları (bu annem ve kardeşimle hala aynı ❤ sizi seviyorum canım ailem ❤ )… Son dönemlerde onlar bile bendeki bu olumsuz değişimleri o kadar fark etmişlerdi ki “İlişkimle alakalı bir sıkıntım mı var acaba?” diye bile düşünmüşler. Soramadılar tabii ki “Her şey yolunda mı?” diye… ama ben sadece hayatımdaki bu durağanlıktan ve belirsizliklerden bunalmıştım sadece. Ne yapmak istediğini bilmemek, yataktan çıkılmak istenmeyen sabahlar, uyanıp uyanıp tekrar uyumak, motivasyon bulamamak, bitmeyen bir can sıkıntısı.
Sonra bana bir aydınlanma geldi. “Kızım n’apıyorsun?” dedim kendime. Gerçekten n’apıyordum ben? Bir silkelenip kendime gelmem lazımdı her şeyden önce. Ne istiyorum’a odaklandım… ne istediğimi buldum… enerjimi değiştirdim… beni mutsuz eden şeylerden olabildiğince kendimi uzaklaştırdım. Sesimin enerjisi bile değişti. Sabah işe giderken annemi “GÜNAYDIIIIN” diye enerjik bir sesle arıyorum. Erkenden uyanmak ve yataktan çıkmak hiç zor gelmiyor artık. Uyanıp sabah cilt bakım rutinimi yaptıktan sonra, giyinip makyajımı yapmak… Kahvemi içerken podcast dinleyip kahvaltımı hazırlamak… Sabah sayfaları yazmak ve güne hazır bir şekilde evden çıkmak…
Tamam kabul ediyorum. Eylül ayı benim için çok uzun sürdü. Birincisi; ilk maaşımla yapmak istediğim çok şey vardı ve ayın sonunu beklemek hiç benlik bi şey değil. İkincisi; ilk ayımdan işle ilgili o kadar çok şey öğrendim ve yoğun haftalar geçirdim ki dinlenecek pek vakit bulamadım kendime. Üçüncüsü ise; hem kurs hem iş dengesini kurup gün içindeki enerji yönetimimi düzene sokmakta zorlandım. Kendime vakit bulamadığımı fark ettim ve 3 Ekim’in tatil olmasıyla birlikte bütün bir haftasonunu evde dinlenip, kendi rutinlerime ve kendime zaman ayırarak (hatta konsere bile gittik :)) geçirdim ve Ekim’e bomba gibi yepyeni bir başlangıç yaptım. Yeni düzenime de alıştım ve bana gerçekten çok iyi geliyor. O eksiklik hissinin yavaş yavaş dolmaya başladığını ve iyileştiğimi hissediyorum. Özgüvenim artıyor ve olumsuzluklara hayatımda yer vermiyorum. Tabii ki yok saymak imkansız… bazen düşüyorum yine arada ama kendi kendimi ayağa kaldırabilmeyi başarıyorum. Takıyorum kulaklıklarımı, geçiyorum odama ve bağıra çağıra şarkı söylüyorum. Görmezden gelebilmeyi öğretmeye çalışıyorum kendime bi yandan da. Aşırı her şeye duyarlı davrandığımı ve dertsiz başıma dert açtığımı fark ettim. Empatinin de fazlası zararmış arkadaşlar. Dengeyi iyi korumak gerekiyor.
Kısacası iyileşiyorum… Bunu sadece tek başıma başarabileceğimi fark ettim. Tabii ki etrafımdaki insanların desteğini hissetmek, onlarla bir şeyleri paylaşabiliyor olmak da çok iyi hissettiriyor ama önemli olan şeylerden biri kafanızın içindeki sesi susturabilmek. Orada bir yerlerde bir tuş varmış gerçekten. Bulun onu ve kapatın. Sustuğu zaman ne kadar rahatladığınızı fark edeceksiniz.
Benden bu haftalık bu kadar… her zaman söylediğim gibi “İyi ki varsınız!”! Okuduğunuzu görmek beni daha da heyecanlanıyor ve motive ediyor. Anlatmamı istediğiniz bir konu varsa bana yazın lütfen 🙂 Bir sonraki blogda görüşürüz ❤
Am I really “ME”?
Hello everyone!!! Oh my God! I’m here again after almost a week… This is something I’ve always planned but never actually managed to do. When I first started this blog, my goal was to post every two weeks. Then I realized I couldn’t keep up and thought, “Okay, maybe once a month.” But then I entered a phase where I noticed I couldn’t express myself here comfortably anymore. So I started writing only in my personal journal. Why? Because it was the only space where my boundaries weren’t crossed and where there was no risk of being criticized.
That actually brings me to another topic I wanted to talk about. One of the most important things I realized about myself over the past year is how much I constantly try to adapt—and how this constant effort to “fit in” has been draining me from the inside. The moment I felt I wasn’t perfectly in tune, I felt like I’d be cast out. Thoughts like, “I don’t want to be bad for anyone…” “I should meet everyone’s expectations…” “I shouldn’t say the wrong thing…” kept running through my mind. And it wasn’t just in my head—things I experienced and observed also reinforced this.
So how did this “adaptation” feeling shape me? For one, I distanced myself from the things I truly enjoy. (Whenever I wanted to write something, I’d overthink: “What if someone misunderstands? What if someone takes it personally?”). I also became more withdrawn and isolated—it was just me and my journal. Even though the number of people around me grew, I didn’t feel like I could truly be myself among them. I constantly felt pressured to meet expectations. But this wasn’t something that started recently. I realized I’ve lived like this for as long as I can remember… Always needing approval. The biggest difference during this period, though, was that I became more aware of how I was treating myself because of it.
In the past, I couldn’t say “No.” I’d think, “What if they get hurt or upset?” and just say, “Okay, it’s not a big deal, I’ll do it.” That applied to everyone—my family, friends, people around me. Over time, I learned to say no a little, but it was never enough. I also realized I was constantly hiding my feelings. Even when I wasn’t happy, when something was bothering me, or when I simply needed to be alone or was just tired—I’d still push myself to act “normal.” I had created this belief that I had to take on more responsibility than others, even when it wasn’t mine to take. I was always the one apologizing, always the one feeling guilty. But as time passed, I slowly stopped feeling sad about these things. I began to truly understand that other people’s opinions don’t define who I am. Why? Because no one actually knows what’s happening behind the scenes in your life, and I don’t owe anyone an explanation for my emotions. The worst part is trying to explain and still not being understood. Is it really about not being understood—or simply not being wanted to be understood? That’s the key. I realized I was exhausted from constantly trying to be heard. Now, I no longer put extra effort into making my voice heard. However someone treats me, however they make me feel, that’s exactly how I respond—not out of spite, but because I can no longer pretend everything’s fine when it’s not. And when they ask, “What’s wrong?” I openly express what I feel. Whether they truly listen is up to them. But instead of suppressing my emotions and ignoring myself, I now speak up and say, “I’m here too.”
Recently, the dynamics in my life have changed so much that sometimes I find myself missing my old solitude. In that tiny room, I had created a colorful world that was entirely mine. I had few people around me, but they were real. People who truly knew me. Even when they criticized me, it was constructive, not hurtful. We shared, we grew together. I used to talk to my family members for hours every day—before work, after work, all evening, weekends. (That’s still the case with my mom and sister ❤ I love you so much <3). Lately, even they’ve noticed these negative changes in me. They even wondered if I was having problems in my relationship. They didn’t directly ask, “Is everything okay?” but I was simply overwhelmed by the stagnation and uncertainty in my life. Not knowing what I wanted to do, those mornings where you don’t even want to get out of bed, waking up only to go back to sleep, struggling to find motivation, endless boredom.
Then came a moment of clarity. I said to myself, “Girl, what are you doing?” Seriously, what was I doing? I needed to shake myself up. So I focused on what I truly wanted, figured it out, shifted my energy, and started distancing myself from things that made me unhappy. Even the energy in my voice changed. I now call my mom on my way to work with a big, energetic “GOOD MORNING!” Getting up early and out of bed doesn’t feel hard anymore. After waking up, I do my morning skincare, get dressed, do my makeup… I sip my coffee while listening to a podcast and preparing breakfast. I write my morning pages and leave the house ready for the day.
Okay, I admit it—September felt really long for me. First of all, there were so many things I wanted to do with my first paycheck, and waiting until the end of the month is just not in my nature. Secondly, I learned so much at work during my first month and had such intense weeks that I barely had time to rest. Thirdly, I struggled to balance work and my language course while managing my daily energy. I realized I wasn’t making time for myself. So when October 3rd was a public holiday, I spent the whole weekend at home, resting, reconnecting with my routines, and even went to a concert 🙂 I started October with a bang!
I’ve now adjusted to my new routine, and it’s doing wonders for me. That feeling of emptiness is slowly filling up, and I can feel myself healing. My confidence is growing, and I no longer give space to negativity in my life. Of course, it’s impossible to ignore it completely—sometimes I stumble. But the difference is, I’ve learned how to pick myself back up. I put on my headphones, go to my room, and sing at the top of my lungs. I’m also teaching myself to let go. I’ve realized I can be overly sensitive to everything and create unnecessary problems for myself. Too much empathy can be harmful too. Balance is key.
In short, I’m healing… and I’ve realized that this is something I can only truly do on my own. Of course, feeling the support of the people around me and sharing things with them feels amazing, but one of the most important things is being able to silence the voice in your head. There really is a “switch” somewhere in there. Find it and turn it off. You’ll be surprised at how much relief it brings.
That’s it from me for this week… As I always say, “I’m so glad you’re here!” Seeing that you read what I write excites and motivates me so much. If there’s a topic you’d like me to talk about, please let me know 🙂 See you in the next blog ❤

Yorum bırakın